Diyabet, kan şekeri çok yüksekliği ile kendini gösteren bir hastalıktır. Çeşitli sebepler ile pankreasımızda insülin salınımında veya üretiminde bir problem olur ya da üretilmiş olan insülin ile kan şekeri birbirini tanımaz yani insülin direnci meydana gelir ve dolayısıyla zaman içinde önce kilo alma sonrasında da çeşitli damar rahatsızlıkları görülmeye başlar.
Diyabet aslında bir damar hastalığıdır ve tüm vücudumuzu etkiler
Kalp damarları, göz damarları ayak bacak damarları böbrek damarları en çok etkilenen yerlerdir.
Kan şekeri ana enerji kaynağıdır ve yediğiniz gıdalardan gelir yani ne yiyorsak oyuz.
İnsülin, kan şekerini hücre içine taşır ve hücrelerin enerji için kullanılmasında yardımcı olur. Bazen vücudunuz yeterli ya da hiç insülin üretimi yapmaz ya da insülini iyi kullanmaz. Glikoz daha sonra kanınızda kalır ve hücrelerinize ulaşmaz ve yağ olarak depolanır.
Şeker hastalığınızı yönetmek için dikkatli bir beslenme programına sahip olmalıyız yani aslında yiyeceğimiz ilacımız olmalı, damarlarımıza zarar veren sigara içimine son vermeliyiz ve dolaşımı arttıracak şekilde spor yapmalıyız.
Dünyaca ünlü Türk mutfağında hamur işleri çok fazla yer tutmaktadır ve bizler hayatlarımızı neredeyse yemek üzerine kurmuş durumdayız. Maalesef genetiği ile oynanmış gıdalar, özellikle buğday (yani un ve unlu gıdalar) diyabet riskini arttırmaktadır ve hastalarım ile beslenme konusunda konuştuğumuz zaman unun hayatlarından bırakın çıkmasını azalmasına bile tahammülleri olmadığını görüyorum.
Halbuki akılcı bir strateji ve beslenme programı ile diyabet kontrol edilebilir, ilaç ihtiyacı minumumda tutulabilir, en önemlisi komplikasyonları önlenebilir bir hastalıktır.
Ozon tedavi bunun neresinde derseniz; yukarıda belirttiğim gibi diyabet bir damar hastalığıdır ve ozon tedavisi damar endotel rejenerasyonu yapmaktadır, damar sağlığını korumaya yardımcıdır yani diyabeti olan herkes ozon tedavisi alabilir, bence almalıdır.
Ayrıca 2007 yılında Science dergisinde Prof Dr Olga Leon ve Prof Dr Silvia Menendez’in Küba’da Havana Üniversitesinde yaptığı çalışmaya göre Tip 2 Diyabette pankreas da İnsülin salgılayan Beta hücrelerinin rejenerasyonunu Ozon ile sağlandığını göstermişlerdir.
Yani diyabetli hastanın ilaç ihtiyacını azaltıp, komplikasyonları Ozon tedavisi ile azaltabilmekteyiz.
Ayrıca Diyabete bağlı damar dolaşım bozukluğundan kaynaklanan diyabetik ayak yaralarının tedavisinde de ozon tedaviyi kullanabilmekteyiz.
Bu tedavileri uygularken modern tıbbın içine entegre edip kullanmak en akılcın olanıdır.
Yani klasik tedavilerin yanına ozon tedavisi, beslenme stratejilerini eklersek hastanın yaşam kalitesi artar ilaç ihtiyacı azalır.
Diyabetik Periferik Nöropati
Sinir hasarı, diyabetin uzun süreli bir komplikasyonudur. Yüksek kan glikozuna (şeker) uzun süreyle maruz kalmak periferik sinirlere zarar verir.
Erken dönemde yukarıda belirttiğim diyet yaşam biçimi ve ozon tedavisine başlanırsa Periferik nöropati önlenebilir.
Son olarak şunu söylemeliyim, Diyabet bizzat hastanın kendi tarafından yönetilmesi gereken bir hastalıktır çünkü biz hekimler hastanın her an yanında olup ne yediğini kontrol edemeyiz.
Hasta yediklerine son derece dikkat etmeli; neyi nasıl yediğine veya yediği yiyeceğin içinde ne olduğuna vakıf olmalı ve yediği gıdanın kan şekerini nasıl etkilediğini bilmelidir.
Her şeyi yiyip sonra da ilacın dozunu yükselten ya da azaltan ya da ilaç bana fazla geldi deyip daha fazla yemek yiyen o kadar çok hasta görüyorum ki … Bu şekilde diyabeti kontrol etmemiz ve hastanın sağlığını hastaya rağmen korumamız çok zordur.
Ancak diyetine dikkat eden, bağışıklık sitemini dengede tutan, ilaçlarını düzenli kullanan, egzersiz yapan ve ozon tedavisi alan diyabet hastalarının yaşam kalitesi yüksek olmaktadır.
Comments